Rebel Without a Cause

motionpictureimaging.com

rebel without a cause

www.imdb.com

james dean'in rebel without a cause'undan. bu da natalie wood.

oha süpersiniz. kendimi çok cahil hissettim.

o sirada kar temizleyiciyle zenci adam geldi otele, onun sesini duyunca jack adami karsilamaya/oldurmeye gitti. kadin olmekten kurtuldu.

-----spoiler --------
tam o sahne (2 dakika 42 saniye) : www.youtube.com
-----spoiler --------

adının sevim olduğunu biliyorum sadece.

hastanelerde ebe değil kadın doğumcu oluyor, bir tür doktor kadın hastalıklarına da bakıyor. jinekolog yani. annem o doktora güvendiği ve iki çocuğunu da onla doğurduğundan, sonrasında menapoz döneminde de aynı doktora gitti. ben de küçüklüğümde görmüştüm ama ebem demedim tabi. doktor göbek bağını kesip hemşireye veriyormuş, hemşire silip yıkayıp sarıp bebeği durumuna göre kuvörze koyuyor ya da anneye veriyor. aile mensubuna verileceğini sanmıyorum ameliyat sonuçta ve göbek bağı kesilene kadar normal doğumda dahi riskli bir durum bebeğin nefes almaya başlaması.

tanımıyorum ama şimdiye kadar hakkında hiç iyi şeyler duymadım.

Ben tanımıyorum ama annem ne zaman mevzusu olsa hemen başlar benim ebem annem diye.. Anneannem kendi kendine doğurmuş annemi..

Anadolu'da hala pek çok köyde doktor yokken herkesi kadin doğumcular doğurttu sanmak, süpermiş. ailemdeki bikaç ebeyle tanıştırayım sizi dağ köylerinde anne karnında ölmüş bebekler kadın ölmesin diye döşekte nasıl doğurtturulur anlatsınlar.
Efendim bendeniz, 30 sene önce bir ilçe hastanesinde doğmuşum. Doktor haftasonu kafayı çekmeye gittiği için annem 48 saat bağırmış (ilk doğum ve vajina çatısı anatomik olarak dar bir fiziğimiz var, bebekler de iri, al sana bela)
kadıncağız bu nedenle doktorun adını hatırlamak bile istemiyor. sonraki doğumlarını ebeler yaptırttı, en küçük kardeşimi mahallenin ebesi gelip evde doğurttu -doğum süper bi olay bence herkes izlemeli-. çünkü annem kadın doğumculardan nefret ediyor...
ebe bizde de büyükanne demek

adını falan hiç bilmiyorum. sadece annemin yanındayken annemle kısa bir muhabbet etmiş. kocamın adı süleyman'dı, vefat etti, bu bebeğin göbek adı da süleyman olsun demiş. anacım da kabul etmiş.

tanıyorum. hatta her bayram mahalledeki bütün çocuklar el öpmeye giderdik.

@niye ama

öyle bişey sanmadık yav. herkes istediğini açıklayabilir cevap olarak.

daha yeni açılan bir üniversite hastanesinde ihtisasını yapmakta olan bir jinekolog adayı tarafından doğurtulmuşum. 4,5 kiloluk da bir bebek olarak dünyaya gelmişim, iyiymişim bence...

ebelik diye bir bölüm var. normal doğum olunca genelde doktorlar değil ebeler doğum yaptırıyor.

bir defa annemin doktorunun semtinde dolaşırken (10 yaşlarında falan)yolda gördüm bak bu kız vardı doğumda demişti annem.. yüzünü hatırlamıyorum.
ebe değil hemşireymiş mesela bu.
hastanelerde doktor olur +hemşire vs..
ebe, o zamanlarda (en az 20 yıl öncesi) evde normal doğum yaptıranlar oluyor..
ilk eline alan dediğim gibi değişir..
doktor varsa doğumda evet, doktordur ilk eline alan.
aileden biri doktorsa evet, değilse imkansız. ilk saniyelerde nefes falan almıyor /ya da az alıyor bebek..poposuna vurmak bile ağlatmak (ki bağırınca ciğerlere oksijen girsin, oksijen girdikçe yandığı için ciğerler daha da ağlasın vs) önemli bir olay.
erkek ebe var.
ebababayı bilemiycem.

@ ermanen, ebe değil kadın doğumcu oluyor yazan arkadaşa binaen yazmıştım :)
ayrıca bugün için değil burdakilerin en azından bir 20 sene önce doğmuş olacağını düşünerek yazmıştım...
gerçi bugün bile parasını vermezsen uzman doktorun ameliyatına girmediği bir sağlık sistemimiz var onu geçtim doğduğum o ilçe hastanesinde hala ve hala (ilçe de 100 bin nüfuslu)operatör kadın doğumcu yok! geçen ay bu yüzden yengemi kanamadan kaybediyorduk neredeyse...komşu ile gidene kadar, ölümden döndü. metropollerin steril ortamlarında yaşamıyor herkes küvözlerde falan filan...
göbek bağı konusu da: saklanan göbek bağı zaten anneden kesilen bağ değil ki o kesiliyor orada onun işi bitiyor plesanta (eş) annede kalan bağ herşey aynen çöpe. Daha sonra o göbeğin bebekte kalan kısmı "düşer" saklanan bu düşen kurumuş kısım. O da kaç gün sonra düşerse.
doğum anında hemen saklanan göbek olsa olsa kordon kanı olur o da çok ekstrem bir durum zaten rutinde yok.

beni doguran doktorla annem ayni yerde calisiyor, ogle yemeklerinde kafeteryada goruyormus.

40 yaşında ilk defa o koltuğa oturmuş ve dün 5. dişini çektirmiş biri olarak söylüyorum, hayır. tabi daha kanal vs. işlemlerle müşerref olmadım. bakalım onlar nasıl geçecek?

koltuğa oturduktan sonra azalıyor başkan. bitiyor demiyorum. o koltuğa oturana kadar bütün korku, heyecan. iğnenin ucu değince azıcık acıyor.

asıl acı ağzın uyuşukluğu gidince ortaya çıkıyor.

hic korkulacak bir sey yok.

allah korusun ic hastaliklari doktorun gittigini dusun. su an adini vermeyecegim bir hastaliga sahipsin diyor. yasayacgin korkuyu dusun.

simdi disciyi dusun. sana boyle bir sey soylemeyecek rahat ol. teknoloji o kadar gelisti ki en az aci ile islemleri yapiyor. igneden once fis fis sikiyor o zaten uyusturuyor. kaldi ki rutin kontrolse buna bile grek yok.

gecmis olsun

dişçi korkusunu aşmak için seçeceğin hekim mühim. bende de vardı o ama eli hafif bir dişçiye denk gelince azaldı. hatta kadına korktuğumu da söylemiştim. ona göre mi davrandı hep bilemiyorum ama korkuyu az çok yenmemi sağladı. kanal tedavi yapmıştı.

giderek aşabilirsin ancak.

ne yaptıracağına bağlı. ama acımıyor. zaten hissetmiyorsun.

acıyabiliyor ama gitmezsen daha çok acır.

korkucak bir şey yok.acı öyle abartılı olmuyor,uyuşturuyorlar zaten hissetmiyorsun ki.asıl gitmezsen kork.sorun büyür büyür daha da zor olur.tedavin uzar.belki o zaman acılı olur.çocuk musun bi de yani?

daha gecen gun disciden korkmayanlarin koltukta daha az aci hissettiklerini okudum, bence siz de cesurca gidin. uyusturduktan sonra aci falan kalmiyor. dis etlerimi kestiler, cok kanli bir operasyondu buna ragmen hic aci hissetmedim. korku koltuga oturana kadar..

çok korkarım öyle böyle değil.

buna rağmen 2004 yılından beri senede en az 2 hatta çoğu zaman 4 kere gidiyorum hekime, düzenli. kendi yöntemim, şöyle haggard gibi sağlam, brütal vokallerin falan ağır olduğu bir grup bulun.
dişhekimine gidin,koltuğa uzanın. kulaklıkları takın, sesi sonuna kadar açın ve gözünüzü kapatın!!!!

zaten yapılan işlemler (cerrahi değilse) acıtmıyor. makinelerin sesi ürkütüyor beni, onu da bu şekilde duymuyorum.

arada hekimim beni işaretle yönlendiriyor. sırtıma vuruyorsa tükür demek istiyor.
iş bitmişse kalkıp gidiyor.

mutluyum, korkum baki ama ağız bakımımı ihmal etmiyorum :)

Klinikler anlamda aktif stajyer dis hekimiyim. Korkarak daha da kötüye gitmesine davetiye cikariyorsun. Ayrıca hangi aşamadan korkuyorsun? Agri ise var her şeyin bir çözümü. Netekim tedavi esnasinda olan agri, olmadigin zamanki agrinin yaninda hic.

ben de korkarım ama gittiğin doktorun inanılmaz büyük rolu var korkunuzun azalmasında. misal ben geçen gittiğimde hazır hissettiğinizde bize söyleyin dediler, çay falan ikram ettiler, hatta müzik açtılar. psikolojik olarak rahatlamıştım o an.

belli bir yaştan sonra biz bakıyoruz onlara. bu bir nevi geri ödeme sayılabilir.

18den sonrası borç olarak düşünülmemeli. 18de aileden maddi olarak ayrılmak ancak işe girmekle mümkün olur. e o zaman nerede eğitim? 25 olabilir belki.

ama şu da var çocuğu yapıyorsan gücünün yettiğince destekleyeceksin. en azından ben böyle düşünüyorum.

zorunluları ödeseler de ben her şeyi ödemek zorunda olduklarını düşünmüyorum. mesela üniversitede okurken burs aldım, onlar da az bir miktar gönderip yardımcı oldular ama bazı akademik kurslara gitmek istemiş olsam da parası onlardan çıkacağı için gitmedim. şimdi hala işsizim ve o kurslara gitmem lazım, bu durumda mecbur birisi ödeme yapacak ve onlar olacak bu da. ha işe girince direkt onun geri ödemesi olarak değil de, bir şekilde destek olarak karşılığını veririm.

yahu senelerdir mevzu olan miktar da 950 lira sadece. lanet olsun züğürtlük.

çok uzun zamandır kendi bütçeme sahibim, bu sebeple de bana bir masraf yapmadılar (dersane, kitap, yurt, harç, yol, giysi, tatil, ameliyat vb herşeyi kendim karşıladım)15 yaşından beri bu böyle.
ben böyle bi kafaya sahiptim çünkü evin büyük çocuğuyum, aile kalabalık, imkan dardı...biraz da mecburdum. Ama kendi çocuğum olsa veya daha imkanları olan bir ailede olsaydım böyle düşünmezdim belki 15 değil de 20 olurdu o sınır, belki 25.

kriter bence kişinin para kazanmaya başladığı andır, 18 yaş değil.
asgari ücret bile alıyor olsa misal 10 lira bile olsa eve katkıda bulunmalı.
yine nasıl ki onlar okutup büyüttüyse ''aile'' olarak, ileride de ihtiyaçlarına destek olunmalı.
borç olduğu için aile olunduğu için.

ödemeyi öneriyorsan eğer evlatlıksın derim.
ödemeyi öneriyorsan ve aile kabul etmeyip üstüne bağırıp çağırıyorsa: hayırsız evlatsın
ödemeyi öneriyorsan ve aile akbul ediyorsa: kesin evlatlıksın
ödemeyi önermediysen ve aile istediyse: ailen yanlış yere yatırım yapmış demektir.

bazen bu argumanla geliyor sinirlendiğinde, bakmicaksan neden doğurdun diyorum. şımarık bi evlat olarak evet karşılamalı, karşılamak zorunda. turklerde bi 18 yaş muhabbeti yok neyseki. evlenene kadar bakcak her türlü :)

ben ödüyorum ama tabi biraz da ailedeki maddi sıkıntılara destek olması için.

borç olarak düşünmemeli. olan olmayana vermek zorunda bence, aile olsun, olmasın.

herkes çocuğunun bakımından sorumlu onlar üstüne düşeni yaptı, sende kendi çocuklarına bakacaksın bu devran böyle dönüyor, öyle ödemek olmaz ama ihtiyaçları olduğunda yanlarında olmak evlatlık vazifesidir tabi

Eğitim hayatı bitene kadar aile her konuda yardımcı olmalı bence.

Bizde durum böyle, "masterını bitirene kadar herşeyin bizden sonrası sende" diyor bizimkiler.

Geri ödemeye gelince bizimkilerin benden maddi bi beklentisi olmaz, ben de hesaplayıp şu kadar para harcatmışım dur tam olarak aynısını vereyim demem ama bi çok kıyak yapmayı düşünüyorum.

Yurtdışına turlara gönderme valideye ziynet eşyası falan peder beye de ne isterse artık.

ailemin maddi durumu oldukca yetiyor olsa da egitimimi hep bir sekilde kendim odemeye calistim (ilkokul-lise haric). burslar buldum, ek asistanliklar yaptim para kazanabilmek icin. simdi de iki iste calisiyorum. daha cok para kazandikca odemeyi dusunuyorum ama ailem odememi kabul etmeyecek kesin.

Hayatim boyunca calissam okullara odediklerini anca oderim

18 yas bir sinir degil zira o yastan sonra da egitim devam ediyor, e madem cocuk yaptılar sorumluluğunu da bilerek yapiyorlar.Ben simdiye kadar calismaya baslayinca 'alin bu da size olan borcum' diye odeme yapmayi dusunmedim.Ailem su an icin kendilerini idare edebilecek kardesimi ve beni okutabilecek durumdalar.ileride maddi durumlarında bir sorun olursa tabii ki elimden geldigince yardim ederim.Kaldi ki ailem de bana ve kardesime yaptiklarini görev/borc verme olarak dusunmuyorlar, istedikleri icin yapiyorlar.

Ileride benim de cocugum olsa ben de ileriki yaslarinda gelip 'borc' odemesini istemem.

konuyla paralel olarak bu konuda ne düşünüyorsanız, benzer düşünceye sahip bir eş ile evlenmek gerekiyor. Yoksa bu konuda farklı düşünen iki insanın eylemleri evde hep huzursuzluk çıkaracaktır.

üniversitedeyken çok nadir para isterdim ailemden. mezun olduktan sonra düşük maaşla çalışmaya başladığımda da yardımcı oldum, şimdi iyi kazanıyorum yine yardımcı oluyorum. Sadece anne-babama değil, kardeşime de destek çıkıyorum ihtiyacı olduğunda. Sonuçta ihtiyaçları varsa ve ilk başvurdukları ben değilsem, bende bir sorun var diye düşünürüm. Olayı realize edip, 18 yaş sınırı koymanın gereği yok. Ben 24 yaşımda göndermeye başladım, çünkü okulum o zaman bitti.

Türk aile yapısında böyle bir şey pek yok.Ama ülke sınırlarımızı geçip batıya doğru gittikçe kafa yapısı "18 yaş" olarak değişiyor."50 yaşına da gelsen benim gözümde hala çocuksun" sözü bizim kültürümüzü ve aile yapımızı anlatır.Yani geri ödeme ve borç değil de yapılan jestler,alınan hediyeler ile borçlu olma duygusu giderilebilir."Anne,baba ben size borcumu ödeyeyim artık" dersen üzülürler,kırılırlar.

Turk konsoloslugunu veya elciligi arayin

hemen italya'daki türk konsolosluğuna ulaşın. tercüman vs. sağlarlar.

ekleme: bir de arkadaşınız için sağlam bir yalan düşünün.

Korktugunu belli etsin ve efendi olsun.

Bu tarz seyler ilk defa yasanmiyor interrail ulkelerinde. Gozalti sureci dolunca birakicaklardir. Kamu davasi acarlar bir de, 1-2bin euro ceza odetirler.

dominikli iyimiç.

hepsi normal bi o mu garip geldi.

meksika
cin
dominik
arjantin
(siraya sokmadim)

meksika ve kanada iyimiş :)
bu arada kızları mı değerlendiriyoruz kıyafetleri mi? :D

sonu sürprizli gelmedi de meksika diyorum ben eheh.

meksika
+
arjantin

son kararım meksika abi.

yok mu daha böyle hatun beğenmeli anket gece gece eğlendim.



edit: jamaika tam travesti abi hahahah

netherlands

meksika ve britanya

meksika ve hindistan

Meksika en iyisi
sonu bana da sürpriz olmadı :)

boy boy sıra sıra kazıklar.

burda yazarsam ayıp olur.

edit: neyse ikincisi wasabi benim de. ilk defa suşi restoranına gittiğimde löp diye yemiştim o yeşil şeyi.

www.kirmizidoner.com.tr
şunu bitirdim ama hiç döner tadı alamadım, dil pert oldu.

wasabi!!!

avakado sos zannedip oldukça büyük parçayı yemek gafletinde bulunmuştum.

şimdi kararında tüketiyorum.

hiç unutmam, bir paket çarliston biberi almıştım bi keresinde. alırken de sordum adama, "çok acı değildir dimi" diye. yok dedi. bir tencere makarnaya bir tanesini doğradım sadece. makarnadan bir kaşık aldım. sonraki 15 dakikayı dilim musluğun altında geçirdim. bu da böyle bir anımdır.

www.kuzinedekizaranekmek.com

hollandalıların şeker diye tanıttıkları dünyanın en rezil şeyi drop (yazımı bu mudur emin değilim)

kazık.
uzun zaman unutmycam hem de.

momofuku chilled spicy noodles (midemi delecegim diye korktum, dilimi/dudaklarimi uyusturdu bitiremedim zaten)

www.hotsauce.com

Yukaridaki sosu ilk denedigimde biraz fazla (bir cay kasigi) kadar atmistim. Oyle dans ettirecek kadar yakmadi ama epey bir bes on dakika rahatsiz ettiydi. Artik kurdanla yiyorum. Isin tuhafi bu zimbirti scoville olceginde oyle cok ustlerde falan da degil yani. Artik ghost chiliyi falan tahmin etmek istemiyorum.

Tamam da neden çakal coyote gülüşü var sorunun sonunda..
Şuan ki hükümet sağolmasın, tadı kaçtı acılaştı. Ben böyle bir şey görmedim.

bugün süs biberi yedim o yüzden çünkü :) (bak bida) istemsiz bir şey o

Misafir olduğum bir evde hayatımda ilk defa süs biberi görmüştüm.
Çocuk halimle parlak kırmızı rengi ve minik haline aldandım bir tanesini ağzıma atıp çiğnedim. Yapmaz olaydım. Bir de çaktırmayayım diye gayet dümdüz bir suratla yutup mutfaktan dışarı çıkmıştım.
İçim öldü resmen.

bence çoğunun ortak noktası -türkiye için- baba/aile parası

çevreme göre ben başarılıyım.

en önemli özellik bence önce şans sonra doğru zamanda doğru yerde olmak.

Bana göre 22 yasındayken basarı kıstası amcam dı.Nıye dersen adam 27 yasındayken izmir kemeraltında dukkan nı vardı fason dıkım atolyesı vardı bıton calısanı vardı evı arabası 2 cocugu metresı metresıne aldıgı evı yazlıgı vs.
25 yasıma geldıgımde 30 yasımda bı ev bı araba 2 cocuk sahıbı olursam kendımı basarılı olarak gorecektım
27 yasımdayım sımdı ıse benım ıcın basarı ege de öğretım gorevlısı olan ilkokul,ortaokul arkadasımın 35 ulke gezmıs olması,halen gezıyor olması ve butun masrafların unı tarafından karsılanıyor olması
yıne aynı sekılde ılkokul,ortaokul arkadasımın dısişleri bakanlığında diplomat olması bana göre basarılı insanlar bunlar
ben anca bir ev aldım sevgili yok çoçuk yok az başarılıyım gıbıme gelıyor ama hayalım tabııkı londra ya yerleşip yuksek yapıp orada yasamak anca öyle olursa basarılı oldugumu dusunecegım..

varlikli aile -> iyi okullar -> ailenin ve okulun kazandirdigi network ve kultur

en başarılı insan en mutlu insandır.

şans :)

bi kitap okudum, başarılı insanların farkları gibisinden, çok ilginç gelecek ama çoğu yerde, çoğu kültürde başarılı insanların arkasında yaşlarıyla ilgili bir şans var. nasıl bir şans olduğunu sallayarak örnekle anlatacağım.

mesela kanada hokey liginden örnek vermiş, seçim yaşı 12 diyelim. 12 yaşının aralık ayına kadar doğanlar kayıt yaptırabiliyormuş, yaş küçük olduğundan boyut farklılıkları olabiliyormuş ocak ayında doğanla aralık ayında doğan arasında.

bu sporda en kral, yıldız diye nitelendirilen elemanlar hep ocak şubat ve mart ayında doğanlar oluyormuş. adam inceleyince nedeninin aslında bu kadar ufak şeylerden beslendiğini anlamış.

siz bir insana ufak yaşta böyle bir şans verirseniz ve o kendini o ufak yaşta fark ettirirse, üzerine koya koya devam eder diyor. yani aslında başarılı insanların en büyük ve göz ardı edilemeyecek etkeni kendilerine ufak yaşlarda tanınmış fırsatlar gibi duruyor. kendinden küçük, tecrübesiz olanlarla büyümüş olması vs gibi ufak görünen ama kelebek etkisi yaratan şeyler hep. ve ben sadece 1 örnek versem de, bill gates, steve jobs gibi bir sürü insanda da bu yaş mevzusunu rasyonel örneklerle anlatıyor.

tabi bunlar işin şans kısmı. kendi fikrimi soracak olursanız sadece çalışkanlık derim.

çevreme, ticaret ortamına, aileme arkadaşlarıma baktığımda gördüğüm yegane başarı etkeni "üşenmemek, erinmemek" yani bu adamlar hiçbir şeye üşenmez, para kazanmak için ne gerekiyorsa kalkıp yaparlar. para kazanmayı bir başarı kıstası olarak görüyorum bu arada, mutluluk falan fasa fiso.

başarı için; girişkenlik, zeka, şu bu hepsi bu anahtar kelimenin arkasından gelir. üşenmeyeceksin. kendime baktığımda da gördüğüm şey bu ayrıca, üşenmediğim, erinmediğim her işte başarılı oldum.

şöyle bir örnek verirsem daha açıklayıcı olacak;

abimle arkadaşı havaalanında bir kargo mevzusu yaşıyor, abim bürokrat, arkadaşı daha baya nakiti olan zengin bir ticaret erbabı. abim hayatı boyunca her şeye üşenmiş, türkiye şartlarında ortalama ve güzel arasında hayat yaşayan bir adam. diğeri ise gayet güzel yaşıyor.

40-50kg lik kargoyu yanlarına almak için 200 lira para vermeleri lazım hava alanında, abim diyor ki "lan kim uğraşacak şimdi verelim 200 lira, götürsünler", arkadaşı ise "200 lira az para değil, 5 dakika yürüsek yurtiçi kargoya versek 50 liraya götürürler eve" abim üşeniyor, arkadaşı üşenmiyor. 10 dakikayı aşmadan hallediyor işlemi 40 liraya. ve kesinlikle cimri falan değil, son derece cömert bir adamdır.

sonra diyor ki "bak, 10 dakikada 160 lira para kazandık". abim de olaya şöyle bakıyor: "160 lira için 10 dakikalık keyfimizden olduk"

bu gibi küçük şeyler başarılı insanlar yaratıyor. abim devlet mermurluğu yapmaya, arkadaşı da para kazanmaya devam edecek bu kafayla.

ve ben her ne kadar aile varlığı, kökenlerdeki sosyal statü gibi şeyler önemli olsa da, insanın önünde kendi zevki ve iradesinden başka hiçbir neden görmüyorum başarılı olmaması için. uyanık ve çalışkan olmak en büyük başarıdır.

çok fazla dillendirmeden, kurmadan işlerine odaklanıyorlar nihayetinde de başarı geliyor

turk restoranlarinda? Eger satin almaktan bahsediyorsaniz, 8th ve broadway kesisimindeki liquor storeda raki satiliyor oldukca ucuza. brooklynde veya jerseyde turk marketlerinde o tur mezeler var ama manhattanda gulluoglunun veya simit simitin meze sattigini sanmiyorum. brooklynde semsettin bey (sheepshead bay) bolgesine giderseniz oradaki turk marketinde olabilir.

www.astorwines.com
www.parkaveliquor.com

bu arada bi "tip" vereyim. foursquare'de de anahtar kelimelerle bulabilirsin. genelde restoran buluyor ama.

avenue a de key foods un karsisindaki liquor store da vardi. gecen sene almistim. google map den bir bakip ara sor her ihtimale karsi...

bence seninki kaybolmus olabilir, cunku ustunden 13 gun gecmis bu kadar uzun surmuyor eve gelmesi.

@little miss rejectee benim de korkum o yönde. Yalnız bununla ilgili nereyle irtibata geçmem gerektiğini bilemiyorum. Bir fikrin var mı ?

@freekara fazlasıyla kurcaladım. Mail de attım ama dönüş yok :(

randevudan sonra kuryeyle konustunuz mu adres vermek icin vs? (ankara'da oyle oluyor diye hatirliyorum). isterseniz once postaneyi (ya da baska bir kuryeyse onu) arayin ve durumu anlatin. bizde yok derlerse bir sekilde konsolosluga ulasmak gerek. linkte sunu buldum:

"Belge Teslimi ile İlgili Sorunlar
Başvuru Sahibi Özet Bilgi sayfasında durum güncellemesi ile ilgili sorun yaşıyorsanız kurye teslimatınız hakkında bilgi talep etmek için bu eposta adresini kullanabilirsiniz. Kurye teslimat durum güncellemeleri için CSC Çağrı Merkezi’yle de irtibata geçebilirsiniz."

suraya email atin diyorlar: [email protected]
emailin subjecti "courier" olsun.

ya da +90 850 2526355'i arayin.

Çok teşekkür ederim :)

benim de saclarim anlattiginiz gibi. hic beklemedigim bir sekilde lush'in jasmine&henna fluff ease'i ve r&b kremi cok iyi geldi. yalniz o kadar yogun ve kotu kokuyorlar ki kullanamiyorum. ayrica bumble & bumble'in kremleri (straight blow dry gibi) de elektriklenmeyi onledi ve de dolgun birakti. ben aslinda sacimi sondurmeye calisiyorum ama bir turlu bulamiyorum oyle bir urun.

edit: o lushtaki urunleri gidip bir deneyin derim. belki yasemin kokusu size guzel gelir.

ben şurada bahsedilen ürünü kullanıyorum ve gayet de memnunum. saçlarım da sizinki gibi. kesinlikle tavsiye ederim.
kozmetikturu.blogspot.com

john frieda serumlari gayet basarili.

2004te 3 kere girdim (1 genel, 2 konu [sat2]) ise yarar mi?

Kagıda yaz önce, bitti oldu dediğin zaman bilgisayarda yaz. Hatalarını yerinde gör.

skydrive.live.com

benim oyle girdigim bir sinav var onu yollayabilirim ama ailemden scanlemelerini istemem lazim, umarim unutmam (Carnegie Mellon intro to java dersinin vize ve final sorulari)

0.3 le eskiz pek mantıklı değil.
ne eskizi çizmek istiyorsun kağıt-büyüklük-detay verirsen yardımcı olayım

2.bp.blogspot.com
4.bp.blogspot.com
3.bp.blogspot.com
1.bp.blogspot.com
4.bp.blogspot.com
gibi eskizler çizmek istiyorum yanımda taşıyabileceğim a5 a6 boyutlu defterlere

aslında verdiğin linklere dayanarak söylüyorum bunu sanırım yeni başlıyorsun çok kompleks değiller. bu kalemler sert uçlu seni kısıtlar yumuşak bir kurşun kalemle mi başlasan acaba çok kısa bir süre. ben teknik detayını bilmemekle birlikte çok iyi eskiz çizim karakalem vs yapıyorum benim için kalem farketmiyor gibi bir durum ama benim için ne kadar kalınsa o kadar iyi olabiliyor bazen. deneyerek kendine en rahat geleni bulman mantıklı. 0.5 ile 0.1 i kombin yap ozaman 0.3 e ince demiş olsamda iki farklı kalınlıkla çalış. yani bunlar gibi çok aşırı hızlı sketchler için ben 0.3 ü seçmezdim. bilmiyorum yanlış yönlendirmiyim ben hepp kırıp yamulttuğum için üniversitede ben sanırım sevmiyorum. yani burdan da şunu anlıyoruz ki herkes mesela ben kullanamayabiliyor. çok aşırı pahalı da değil zaten.bide a5 ya da a6 ise defter sende moleskine al bitane kalın kapaklısından. moleskine furyasına katıl <3

kursun kalem istiyorsun sanirim ama gosterdigin eskizler bu cesit murekkeplilerle de yapilabilir. hem farkli kalinliklari da var. sana en uygun 005 sanki.

www.discountart.com

edit: ben soruda "graphic" yerine "graphite" okumusum, sorun cozuldu.

@lmr : freebirdin bahsettiği kalemler kurşun değil ki (:
ayrıca verdiğin linklerde de pek 0.3 yok gibi sanki
dediğim gibi dene ve kendine en uygununu bul.

konuya açıklık getireyim fırça uçlu mürekkepli kalemlerden al. kalemi tutuş açını değiştirerek çok ince veya çok kalın çizebilirsin. boyama bile yapabilirsin.

incisura ischiadica major olsa gerek.

wikide yaziyor zaten
en.m.wikipedia.org

incisura ischiadica majör orası :)

incisura ischiadica major bu, nerede olsa tanırım.

erkek. bence olması gereken bu saydıkların. sandalye geri çekme dışında hepsini yaparım

Kadınım, kibar bir davranış olduğunu düşünüyorum fakat bana yapılmasından hoşlanmam.. Sevmiyorum böyle kibar erkek, bu yüzden belki..

Not: Adamın kim olduğuyla da alakalı olarak dönem dönem "yapay" gelebiliyor.. Bazısına kibarlık hiç yakışmıyor hakikatten, önceden planladığı o kadar belli oluyor ki..

bana da hiç samimi gelmiyor, yapay geliyo. erkek.

aşağıayıcı görmüyorum, ama yapabileceğim birşey için başkasına ihtiyaç yok diye düşünüyorum.

lakin zamanla anladım ki erkeğin böyle davranması her zaman kadının yapamıyacağından ihtiyacı olduğundan değil, kadının erkeğe bunları yapmak için müsade etmesiyle alakalı..erkek kendini işe yarar hissetmek istiyor, kadından da bunun için imkan bekliyor..

eğer içten gelen davranışlarsa sorun yok ama belli kalıplardan dolayı bu böyle olması gerekiyor diye bir durum varsa itici.

kadın

erkeğim. ben de saçma buluyorum açıkçası. kapı açmak, sandalye çekmek niye "centilmenlik" oluyor anlamıyorum. kadın bu, bebek değil ki. yani arkamdadır kapıyı açar buyur ederim, "kadınlar kapıyı kendisi açsın!!!" demiyorum ama bu tarz saçmasapan işlere girişmeyi de anlamsız buluyorum işin açığı.

ama taksi-otobüse binmesi için durağa yürümek iyidir, hele ki türkiye gibi ipsizin sapsızın bol olduğu bir yerde. kadına kapıyı "nezaketen" açmak "sen gerizekalısın açamazsın" demekmiş gibi geliyor bana ama durağa kadar eşlik etmek öyle değil. onu yabarım.

bir kadın olarak bunları gereksiz buluyorum. ama ne yazık ki toplumsal yaşamda oldukça yerleşmiş davranışlar olduğu için değiştirmek pek mümkün değil. bazı durumlarda sinir bozucu bile olabiliyor benim için. mesela trekking yaparken yüksekçe bir yere çıkacağız, adam çıkıyor hoop bana elini uzatıyor. ya kardeşim benim senden neyim eksik ki? tabii ben o eli kibarca geri çeviriyorum. ama bazen de göz yummak gerekebiliyor. örneğin lüks bir restorana gidildiğinde saydıklarını geri çevirmek biraz saçma olur. ama dediğim gibi bence çoğu zaman gereksiz.

lokantaya girerken erkek onden girer kapiyi ardina kadar acar ama lokantaya once erkek girer.

sandalyeyi hafifce tutup kadini buyur etmek asagilamak degil, yontulmusluk gostergesidir. ama baglam ve aradaki iliski cok onemli. bayaa resmi bi hareket cunku.

taksiye once erkek biner ki, kadin soforun arkasina dogru ilerleme zahmetine katlanmasin. kendimden baska bunu yapana da rastlamadim. ama bacak dikiz mevzuuna karsi tedbirse o baska.

kadina duraga kadar eslik etmek de yontulmusluk gostergesi.

soz konusu kadinin hardcore feminist ogreti ile enfekte olmadigini varsayiyoruz.

Bana göre 2 ay sonra göremeyeceğin her tavır yapaydır ve güzel değildir.
Adam 2 ay sonra tüm bu saydıklarının büyük bir çoğunluğunu yapmayacağına ve kalan bir kısmı da unutacağına göre hiç gereği yok bu tür şovların.

Sırf benzin aldı diye özür dileyen erkek gördüm. İlerleyen zamanlarda aynı erkekten gördüğüm eşşeklikleri duymak bile istemezsiniz, geçelim yani bunları.

Erkeğin bir kadına gösterebileceği en büyük nezaket istikrardır. Erkekte olması gereken en önemli iki özellik: Tutarlılık ve istikrardır.

saydıklarının hepsini yaparım, daha kötü karşılayanını görmedim hatta oldukça da beğenilir yani bu hareketlerim.
sandalye çekme olayını tabii cheesy bir hareket olduğunu bilerek ve onlara da belli ederek komik bir şekilde yapıyorum. öbür türlü yapılanı değişik ve fazla resmi geliyor hatta yapmacık bile diyebilirim.

Bayanım. Kadın bayan diye bir ayrım veya bayan dersen kaba olursun/aşağılarsın gibi bir yaklaşımım yok.
Sandalye çekme, kapı açma, bineceği taksiye vs. kadar birlikte yürüme, arabasıyla eve bırakma/alma gibi hareketleri onore edici buluyorum. Yalnız bunlar çok abartılmadan yapılmalı. Yapaysa değeri yok, gerçekse çok + puandır benim (ve tanıdığım diğer bayan arkadaşların) gözünde.

genel görgü / kadının yapısı / samimiyet üçgeninde düşünmek lazım bunu. şimdi kusura bakmayın da yani 15 yıllık arkadaşım var gidip kapısını tutsam gülmekten kopar.

benzer şekilde bir iş arkadaşım, biraz "centilmen" bir arkadaş yüzünden biraz kasılmak zorunda kaldığını söylemişti. sizin yanınızda daha rahatım demişti. yani adam hep asansörde öncelik veriyor, kapıyı tutuyor vs, tam hardcore beyefendi. ama bu durumda kız da hani fazla "hanım" davranmak zorunda hissediyor benim anladığım.

kişiye, birlikte geçirilen zamana göre değişken diyebilirim buradan hareketle. eyyorlamam bu kadar.

ha bu arada "başında neyse öyle olsun" olayının mümkün olduğunu düşünmüyorum. ilişki dinamik bir kavram "heh sevgili olduk" anından sonra yıllarca her şeyin aynı kalacağını düşünmek çocukluk olur. yeni tanıştığın, daha elini bile tutmadığın bir kadına karşı elbet kibar olacaksın - olman gerekir. bir süre sonra doğallaşması normal, yani 1 haftadır tanıdığın adamın dişinde kalan maydanoz ile sevgilinin maydanozu aynı izlenimi bırakmıyor doğru konuşalım.

erkeğim bu arada.

bir erkek olarak çoğu arkadaşıma saydığınız şeylerin çoğunu yapıyorum. arkadaşlarımın yüzde %70 kadınlardan oluşuyor ama saydıklarınızı sadece kadın arkadaşlarıma yapmıyorum. şimdiye kadar hiç kimsenin oturması için sandalyesini çekmedim ama neredeyse her zaman kapıyı açıp önce onların geçmesine, saat fark etmeksizin durakta otobüse binmesini beklemişimdir. hatta bazen dalgınlığıma gelir, kapıyı açıp önce ben çıkarım. daha sonra özür dilerim.

ama mesela otobüste otururken benle yaşıt bir kadın ayaktaysa ona yer vermem. çünkü herhangi bir sorunu yoksa ben nasıl ayakta kalabiliyorsam o da kalabilir. kadınların herhangi doğuştan gelen bir eksikliğe sahip olduğunu düşünmüyorum. ama önceki paragrafta saydıklarımın hepsini bir nezaket örneği olarak görüyorum. ben böyle yetiştirildim ve bir gün bir çocuk sahibi olursam çocuklarıma da nezaketli olmayı öğreteceğim.

üstümdeki cevaplardan birinde "Bana göre 2 ay sonra göremeyeceğin her tavır yapaydır ve güzel değildir." denilmiş ve bugün duyduğum en güzel cümle bu galiba. ben 6 yıllık arkadaşıma şimdiye kadar nezakette kusur ettiğimi düşünmüyorum mesela ve onu hiçbir şekilde aşağıladığımı düşünmüyorum.

ataerkil toplum yapısı diyeceksiniz belki ama insanlar toplayıcılık-avcılık dönemini geçtiğinden beri anaerkillik etkisini kaybetmiştir. ataerkil olmak, anaerkil olmaktan daha az/daha fazla zararlı ya da yararlı değildir, normal koşullarda. o yüzden saydığınız hareketleri aşağılama olarak görmeyi gereksiz bir feminist hareketi olarak değerlendiriyorum, affınıza sığınarak.

ve bu yazdıklarımın hepsinin altına eşcinsel bir erkek olarak imzamı atıyorum. yani şimdiye kadar yaptığım bu davranışları herhangi bir kadını elde etmek amacıyla yapmadığımı söylüyorum ve herhangi bir heteroseksüel erkeğin de bu tür davranışları sadece nezaket gereği yapabileceğini düşünüyorum.

@empati Teşekkür ederim :)

bayanım, kadın bayan vs denilmesine de karşı değilim.
öncelikle elbette nezaket gösterilecek ama aşırı abartı davranışlara geçilmeyecek. o zaman yapay olur, kadının aşağılanması konusunda da hemfikir değilim. böyle bir ülke de elbette durağa/taksiye bırakacaksın, yanında doğru düzgün konuşacaksın yanında askerlik arkadaşın, dostun kankan vs varmış gibi hitaplarda bulunmayacaksın samimi olacağım diye. kapıyı da açacaksın, sonuç olarak dikkat edilmeli.

bir kadın olarak gereksiz buluyorum. nezaketen cinsiyetine bakmadan kimle olursam olayım kapıyı açarım, önce o geçsin diye beklerim vs; karşımdaki de öyleyse iyi peki ama kadınım diye böyle şeyler yapılmasını beklemem, o sebeple yapılmasından da hoşlanmam.

aşağılayıcı demek çok modernist bir bakış olur. safça diyebiliriz belki. bir de bu hareketler, eğer bir işlevi varsa yapılmalı. misal, kadın daha önce binsin gitsin de başına bir şey gelmediğinden emin olalım. ya da kadınların bazen kıyafetlerinden dolayı frikik vermemek için vesaire böyle ihtiyaçları olabiliyor, yardımcı olmak lazım.

O olmazsa ya da o bunları yapmazsa sanki yaşayamayacakmışım, sanki porselen bebekmişim gibi değil de, doğal akış içinde, kendinden fiziksel olarak daha narin bir varlığğa nezaket gösterme amacıylaysa hiçbir aşağılayıcılığı yoktur; gayet de güzeldir.

Sandalye mevzusu öyle her yerde yapılmaz, daha resmi bi iştir, günlük hayatta devamlı yapılırsa berbat hissettirir.

Taksi için; erkek ön tarafa binmeyecekse önce kendisinin binmesi gerekiyor taksiye ama bunu bilen pek yok.

Merdivende önce erkek iner, (sevgililik mevzu bahisse) sonra erkek çıkar.

Durağa/taksiye yürümek filan bunu ben bile başka kadın arkadaşlarıma yapıyorum, kendimi kendisinden daha güçlü görüyosam valla.

Öyle işte yani, güzel şeyler bunlar.

eger yakin bir arkadasiniz/tanidiginiz bu hareketleri her girip ciktiginiz mekanda gunde 10 kere yapiyorsa biraz garip kacmaya basliyor. boyle bir arkadasim var, grup projesi yaparken tum gun takilmamiz gerekiyor, gittigimiz her yerde, gectigimiz her kapida bu hareketleri tekrarliyor biraz utaniyorum acikcasi. bence belli bir samimiyet kurulduktan sonra gerek yok. diger turlusunu kibar buluyorum. ben de insanlara kapi acarim, yol veririm bunda bir sorun yok.

kadinim

sandalyemin çekilmesi falan bana yapay gelir. mesela sevgilim sandalyemi çekmez ama her zaman kapıyı açar ve önce beni geçirir, merdivende belli belirsiz dirseğimi tutar tökezlersem yakalayabilsin diye. hep böyle, gayet doğal bir şekilde düşünmeden yapıyor. o yüzden rahatsız olmak bir yana memnun oluyorum. karşımdaki erkeğin beni etkilemek için yapay hareket ettiği izlenimi edinirsem o zaman soğurum. ayrıca kimsenin beni gündüz vakti durağa kadar götürmesini istemem, gece geç saat olursa kendi içi rahat etsin diye yapabilir.

La senza veya marks&spencer.

marks&spencer,kom,h&m.

la senza, h&m +1

seheryıldızı (seher yıldızı ya da)
atilla

doremi.com.tr bu marka favorimdir her zaman :)

victoria's secret hoşuma gidiyor. erkeğim. :(

doremi.com.tr bu mesela yarın al derim hemen ve buarayada eklersen seve seve nasıl durduğu konusunda yorumlarımızı yaparız değilmi arkadaşlar

lonely hearts/ lonely favorim

doremi tuttum bunu bu nasıl bişeymiş tabiki çamaşırdan bahsediyorum :)doremi.com.tr

agent provocateur

blackspade

www.bulabilirim.com

tanto atteso(a)

8 veya 10 (10 daha yakin gibi ama kaliplar degisik olabiliyor, amerikan midwest tarzi diyebilecegimiz markalarda 8 olur, avrupai gorunumlu daha luks markalarda 10 derim)

markasina gore degisiyor desem? cok acayipbir beden anlayislari var bunlarin.

static03-sg.zalora.com
8 ya da 10.
ama garanti olsun diyorsanız 10 alınsın,daraltılır fln en kötü.

önce bir aile hekiminize görünmeniz gerektiğini düşünüyorum. ondan sonra zaten gerek varsa o size ftr veya ortopedi ayrımı yapacaktır.

Ayrıntılarını bilmiyorum durumun ama şöyle özetleyeyim; ameliyatlık ya da benzer müdahalelik bir durum yoksa ve fizik tedavi uzmanı görüntülemeleri yapıp bunu gördüyse doğru söylüyordur zira ortopedi uzmanı da fizik tedaviye gönderir bu durumda.

ftr, bir şeylerin ameliyatsızca iyileşmesini mümkün kılıyor, ha bunun sizin sıkıntınızla bir ilgisi var mı? yok ama ftr'ye gitmenizi öneriyorum.
diğer soru için ftr'ci haksız. ortopedist bir cerrahtır. ftr'nin ameliyat yetkisi yoktur. ameliyat hariç geri kalan her şey için ftr de benzer işlev görür

ortopediye gidilir o gerek görürse fizik tedaviye yada beyin cerrahına yönlendirir. (fıtık için örneğin) yani yönlendiren ortopedi.

ortopediden al.

fayfim +1

aile hekiminize gidip muayene olunuz. gerek görürse sizi ilgili bölüme yönlendirir.

fallopian+1

archdaily'nin sitesine girin. orada "house" olarak ya da daha detayli filtreleyebilirsiniz, projeler (bazen cizimleriyle) karsiniza gelecek.

offsetleyebilirsin

offset komutunu kullanarak yapabilirsin

en basiti 15cmlik bir çizgi çizersin onun ucundan devam edersin sonra o çizgiyi silersin.

15 cm ötelenmesi istediğin başlangıç noktasına gel o noktayı kavradığında istediğin yöne doğru hafifçe ilerlet, yardımcı çizgiler belirecek ve gitmek istediğin miktarı yazarsın entarladığında hiç bir şey çıkmaz istediğin noktadan ilerlemeden önce aldığın komut aktif hale gelir. bunu neden kimse yapmıyor. hiç bir şey çizip silmeden ofsetlemeden istediğin noktaya geliyorsun.

ama evet çizgi çekip o çizgiyi sonra sil. giriş seviyesinde not yerine internet video bulabilirsin. ya da ders vermeye başlicam artık duyuruya :D

15 cm demişsin ama kaç ölçekli acaba o çizim? her 15 dediğin cm e tekabul etmeyebilir...

offset lersın copy lersın

@lmr size bir şey demedim ki!!

ama hiç bilmeyen birine ofsett de denmez bence.
bunu bir öğretmen olarak söylüyorum.

ofsettleyebilirisn? -- ofset nedir? nasıl yapılıyor? nerede?
yazmaya üşenip yarım cevap yazmak sonra da başkasının cevabına laf atmek ne kadar doğru acaba :/

loft gercek anlaminda eski fabrika veya depolardan donusturulmus, acik alanli apartman daireleri demek, ancak populer olduklari icin artik "loft" gorunumlu yeni apartman dairelerini kakaliyorlar loft diye. digerini zaten xportant yazmis.

edit: yukaridaki cevap silinmis, penthouse da cati kati dairesi demek

hiç karşılaşmadım.

sanki "very" olunca nouna birazcik daha vurgu olmus oluyor.

the very question she asked ... deyince "tam da o sorduğu soru" gibi bir anlam çıkmıyor mu? aynı anlamı varsa da hiç denk gelmedim ben.

ben çocukken uzun bir süre londra'da yaşadım. same anlamında very kullanımını bir kere bile duyduğumu hatırlamıyorum konuşma dilinde.

sanırım çok formal bir kullanım very'nin "aynı" anlamında kullanılması. hem de biraz da vurgu katıyor galiba, dedikleri gibi tam olarak o soru gibi birşey. ama street slang de imkanı yok duyamazsın

sorduğu sorunun "beklenilen" "önceden tahmin edilen" bir soru olduğunu da belirtir.

mesela bir kız var ve katil, siz onun katil olduğunu biliyorsunuz. kız da sizin bildiğinizden şüpheleniyor ve soruyu patlatıyor.

"she asked the very question, fulfilling my expectations."

ben de bir sorun olmadi ama yine de sorumluluk almayayim.

Guncelleme. Crack yanar.

hepsi de yapilabilir ama bence imkan varsa yuzme + pilates

pilates/yoga sıkılaştırmaz.

pilates kas ve iskelet sistemini güçlendiriyor, tabi kasları çok çalıştırıyor da sırf pilates ile sıkılaşılmaz. yoga ise rahatlatır, esneklik kazandırır. ikisi de harika ama ciddi ciddi fit görünmek için yeterli değil. ağırlık çalışmak gerekiyor.

sikilasmak icin pilates ve power yoga

yuzme oldukca guzel tone veriyor.

cross fit dicem ama bi kizin yapmasi biraz kasiyor

Vücut şekillendirmenin en doğru yolu tabii ki fitness.

siz de gidin mutlaka. yüksek ihtimalle sizin de gözleriniz bozuk. doktor da gözlük yazacaktır.
işin acı tarafı normal insanlar dünyayı ekstra hiçbir şey yapmadan 24 saat öyle hd çözünürlükle görüyor:(

benzeri bende var (bir 0.25, digeri 1.25). dedigin gibi dusuk numara olsa da oldukca fark ediyor. ben doktora gittim, "istersen tak, istersen takma, bu ilerlemez" dedi. inat ettim ve gozluk aldim. her gun kullanmasam da aklima estikce takiyorum.

belki astigmatınız vardır?

kardiyo, kardiyo, kardiyo

mekik, mekik, mekik

en önemlisi diyet. ardından kardiyo. ardından mide hareketleri. ardından dinlenme.

en önemlisi diyettir ama bunu unutma.

beslenme+diyet+spor+düzenli uyku. bünyeye göre değişir elbet eritme ama kısa zamanda büyük sonuçlar bekleme, beklenti içine girme, hayal kırıklığına uğrama, her gün uygulamaya çalış.

syd+1. sadece mekik yagin altindaki kaslari calistirir.

yağ oranını düşürmen gerekiyor. mekik bu konuda çok az katkıda bulunur sana. yağları azaltıp şekeri hemen hemen sıfıra düşürdüğün bir diyete girmen ve kardiyo yapman lazım.

(bkz: hiit)

karın hareketlerini yaparken daha çok alt karın bölgesini çalıştıran bacak kaldırma hareketlerine ağırlık ver.arkadaşların da dediği gibi beslenme olmadan karın olmaz.

www.youtube.com

Göbeğin şurası burası ayrı erimez
Arabanda hep sola dönünce deponun solundaki benzin mi azalıyor?

Senin vücudunda dağılımı farklı olan atıyorum 10 x yağ var
Sen bunları eritmelisin, bölgesel zayıflama diye birşey yok

duyuruda inflack mıydı ne böyle bi kullanıcı vardı ankarada bu işi yapan bi yerde çalışıyodu galiba sanki öyle hatırlıyorum

edit: iinflack imiş.

www.eksiduyuru.com

iinflack'a mesaj attım. sana döner.

1- deodorant axe tercih etsem de işe yaramıyorlar. roll on çok daha iyi.
2- saç tipine göre değişir. bana çok iyi gelen senin saçına sıçabilir. deneyerek bulacaksın.
3- palmolive thermal spa çok iyi cdn.positive.com.tr

2. kesinlikle head&shoulders değil. sizin oraların markası 'tresan' var. o iyidir. h&s kepekleri götürür ama saçın da amına koyar yavaştan.

erkek olmasam da erkekler icin yaziyorum:
3. old spice komodo (cok cok guzel kokuyor ve oldukca kalici)

bakimli degilim de gene de cevap vereyim

1-adidas ice dive - enteresan bi his kullanip denemen gerek. bildigin nane yiyip soguk havada nefes aldigindaki his var ya onu hissediyorsun.
2-armagan hakli.

Bugün ilk kez kulandim h&s ve sacimi mis gibi temizledi ve yumusati. Bakam 1 ay sorna nasil olacak

axe africa iyi ama bond'un yeşili ondan daha iyi yeni keşfim.
şampuan head çok iyi elidorun mavi kutusuda iyi.

dus jelinin markasını unuttum panpa.

3 palmolive ylang ylang(mor olanı) hem çok güzel hem kalıcı

nivea silver protect.

nivea işi biliyor azizim !

1 ve 3. hangi parfümü kullanıyorsan onun deodorantını al bence. deodorant ve duş jeli setleri oluyor parfümlerin. böylece farklı farklı kokular birbirine karışmamış olur.
2. şampuan, senin saçına hangisi iyi geliyorsa.

deodorantta rexona uzerine yok deneyimlerime gore.
sampuan tresemme, almanyada var mi bilmiyorum.
jel dove sensitive skin.

1- Old Spice Bahamas

2- Kiehl's 1851 Fortifying Shampoo

3- Jack Black Shower Gel

niveadan başka işe yarayan deodorant görmedim.rexona dahil.hele parfümvari deoları koltuk altına sıkma bence çünkü hafif bi terle karışınca ilginç kokan insanlardan yapıyor direk.hani ter desen değil pislik desen değil.iyi bi koku da değil.değişik kokan insan kokusu böyle muhallebi gibi.hah işte öyle oluyor.

hele az roll on az deo sıkıyorum üst üste(ama az az sık yoksa cilde zarar.).mekanda koltuk altıma yumulan kızlar falan oluyor ara ara.

şampuan hala arıyorum.bioblasa çam terebentin kattım.onu kullanıyorum.şimdilik iyiyiz.

çok terleyen bi insan olduğum için duşjel beni paklamıyor.bildiğin hacı şakir hamam sabunuyla oluyorum.duşjellerini beceremedim ya da bilmiyorum aşağı atlıyo hiç köpürmeden falan sinir oluyorum.

2. markette satılanlar arasında saça en zararsız şampuan bebe şampuanı. dalin süper. her gün kullanırsanız kepek filan kalmaz.

deodorant için nivea'yı tek geçerim, duş jeli için palmolive'in thermal spası

peynir gider.

ekşi yeşil elma, mandalin, tulum peyniri, kraker

acemmi'ye ek uzum, cilek ve brie.

çilek veya böğürtlen ve peynir.

Arkadaslar biraz da şarap önerin :) fiayat performansi da önemli

bu mevsimde sıcak şarap kesinlikle.zaten tek bi marka var sanırım suan.migroslarda da var 20 tl.onun dısında türkiyede fiyat performans oranı iyi şarap yok.portoda 3 euro olan harika şaraplar ülkemizde 60-70tlden baslar ne yazık ki, yine aynı olmaz.

ama cihangire yakınsanız eceabattan sarap getiren bi yer var, kendileri yapıyolar.750lik 30-35 tl civarı sanırım.denemek lazım.

vinkara'nınkiler f/p açısından iyiymiş.

kırmızı şarap alın bence. kavaklıdere yakut'un fiyat performans oranı çok başarılı.

yanına sert peynir olarak gouda peyniri iyi gider. en uygun fiyatlı ithal peynir.

ama beğenmeyebilirsiniz tadını. ilk defa yiyecekseniz o riske girmeye değmez. bu durumda da kaliteli bir eski kaşar öneririm. altın kılıç çok iyi.

yumuşak peynir olarak da civil peyniri öneririm. moova diye bir markanınki başarılı.

kraker de iyi olur.

kırmızı şarapla kırmızı et iyi gider. yemeğe göre şarap seçilir aslında. beyaz et, makarna, pizza filan yiyecekseniz beyaz veya roze şarap iyi olur (onlar soğuk içilir) ama ben şahsen kırmızı şarabı her şeyle içerim. yani, kişiye göre değişiyor.

balıkla kırmızı şarap olmaz bir tek.

karfurlarda var bu bi ama kesinlikle dene; sava. 10 tl. fakat f/p si çok yüksek. rozesi, beyazı, kırmızısı şeklinde büyükten küçüğe sıralayabilirim naçizane.

peynirle çogzel olur.

pınarbaşı, izmir'de 15 lira. karışık kuruyemiş, köpek öldürenin köpek kısmını sakinleştirecektir.

sıcak şarap istiyorsan kendin yapmalısın hele ki evdeyse ve misafirin varsa tav olur.
kırmızı şarap yanı peynir, beyaz şarap yanı hafif mayhoş meyve.

ucuz şarap istiyorsan marka veremem ama, aldığın şarabı 1 saat kadar dinlendir mümkünse geniş agızlı bir yerde ve dinlenme sonrası çok ince bir filtreden geçirerek (tülbent(böyle mı yazılıyordu la)iş görür) başka bir kaba al ki ucuz şarabın tortusu çok olur.

beyaz sarap olarak evin bir numaradir. sen sun ile karistirarak iciniz. yaninda bayat beyaz leblebi gurmelerin bir numarali tercihidir.

Kayra'nın öküzgözü-boğazkere'sini ben çok severim ama 2008 olmalı, 2010 falan içersen bi temiz söversin bana.. Fiyat da 35-45 tl arası değişiyor. Migros indirimi yakalayıp ucuzdan kapatmak lazım aslında..

Öncelikle ne iş yapıyorsun çok ilgimi çekti?

Transit alman lazım diye biliyorum benzer uygulama Türkiye ve diğer ülkelerde de var.

En hızlı şekilde bilet aldığın hava yollarından öğrenebilirsin durumu.

transit vizesi almanız gerekir. bileti keseceğiniz havayollarına sormanızda fayda vardır. abd'den vizeyi alacaksınız.

vize gerekir. illa ki pasaporttan ve gumrukten geciriyorlar adami.

Bırak. Git abd'ye. Düşünme bile. Ayrıca hocan da adamın dibiymiş.

kesinlikle abd

Münih'te okuyorum cidden çok pahalı, nerdeyse Londra ayarında.

Amerika'da da okullar çok pahalı, okula para vermeyecekseniz zaten her türlü ABD.

münih iş imkanları açısında müthiş bir yer olsa da yaşamak aşırı derecede pahalı. hele hele aileyle epey zorlanılır diye tahmin ediyorum. üniversite muazzam zaten ona diyecek birşey yok.

bilmiyorum daha önce almanya tecrübeniz var mı ama türkiye'deki küçük şehir sıfatının dezavantajları almanya'da hissedilmiyor gibi birşey. aachen şehir olarak çok çok daha ekonomik olmasının yanında üniversite olarak almanya içerisinde hazırlanan rankinglerde münih in her daim üzerinde yer alıyor birkaç yıldır. almanca yoksa iş bulmak nispeten daha zor aachen'da. çok international bir ortam yok.

tabi burs varsa abd daha mantıklı gibi duruyor.

bilmiyorum

6. is. sut, musli, bal.

12 falan gibi kalkarim. Kruvasan kaldiysa onu yerim cayla. Olmazsa yine tosta talim.

7. ders. hiçbir şey

8, iş, (hazırlanma hızıma göre) yumurta veya poğaça

8-8:30 arası-iş-zeytin,peynir,domates,tereyağ-salça ikilisi,çay

7. iş. nesquik mısır gevreği

Altıda uyanacağım. Çalışacağım. Kahvaltıda kahve, peynirli jambonlu tost ve portakal suyu olacak. Ardından çalışma süresi boyunca da kahve eşlik etmeye devam edecek.

06:15, 1.5 saatlik yol-okul, büyük ihtimalle mısır gevreği

kaçta uyanırım bilemiyorum. kahvaltıda süt, yulaf ezmesi, yumurta beyazı, beyaz peynir, hindi füme var.

Uyumayacağım sabaha kadar çalışacağım o yüzden uyanma ve günayma mevzuları olmayacak. Muhtemel kahvaltı boyoz-çay.

7 uyancam okul gitmek için , kahvaltı yapmicam derse girmeden 5 dk önce çay+poğaça.

7, iş, kömeç

6, iş. İstifa sonrası son iki.
kepeğe kaşar domates tost, fiks..

7.30 ders salcali tost

hiç uyumicam. kahvaltı: starbucks. evden 8'de çıkarım muhtemelen

9'da kalkacağım. Çarşamba dersim 11'de başlıyor. Saat 10'dan biraz sonra çıkınca trafik de olmuyor, rahat rahat gidiyorum ne güzel.
Omlet olabilir.

7-8 arası.
kahvaltıda bilimum yumurta var. yarın sanırım otlu peynirli yapıcam.
erken kalkmayı seviyorum. kalkamıyorum çoğunlukla o ayrı.

8 gibi. İş. Granola + yoğurt ve yeşil çay (douchebag alert)

6:45, iş, komşufırından tahıllı ezine peynirli sandviç+kahvaltım meyve suyu (fiks)

7:30
İş var, bilmediğim bir yere gideceğimden erken varmak istiyorum
Açık büfe kahvaltı, yok yok

5te uyanacağım,koşuya çıkıyorum 1 saat sahilde sonrada duş alacağım.

kahvaltıda peynirli omlet ve kahve var

9da da okulda olmam lazım

vücut ne zaman uyanmak isterse. 5 günlük tatil yapmış olucam fakat perşembe sendromu başlıyor yarın.

müsli yerim 99%.

edit: ayrıca işe okula giderken 8'de uyananlara imreniyorum. ne güzel bi hayat.

7.30. is icin. kahvaltida yogurt-tarcin-elma-badem karisimi yiyecegim.

6.30
iş
domates, peynir, zeytin, kahvaltıya zaman kaldıysa omlet.

Lancome hypnose

cacharel amor amor güzeldir,beğenirim. roaaarrrrghhh!!!

Dior-miss dior cherie
Thierry mugler-alien
Dolce gabbana-light blue

channel no 5 ötesi mi var?

bir parfümün kokusu kişiden kişiye değişir. birinde muhteşem duran koku başkasında fiyasko olabilir.
bu yüzden parfüm denenerek seçilmeli.

benim favorilerim;
hugo boss orange.
laura biagiotti- laura
kiehls- original musk

lütfen hypnotic posion, amor amor, angel, escadanın şekerli kokuları ve jadore olmasın lütfenç herkes bunlar kokuyor zaten.

yaş, ten rengi ve saç rengi nedir bu kadının?

amor amor – cacharel +1
addict – christian dior
romance – ralph lauren

ya bu kokular hepsi iyi güzel de en iyisini sen teninde deneyip bulacaksın. aynı parfümü ben sıkarım başka kokar, sen sıkarsın başka kokar. deneyerek alman daha iyi.

yaş:20 ten:buğday saç:kahve @april12th

bir de ekleyeyim:

1.hani bu koku çok çabuk uçuyor diyoruz ya işte bunlar hep yanlış kokuları kullanmaktan oluyor. tenin eğer kokuyu kabul etmezse uçar gider derler. sıkıp denediğin kokunun üstünden yarım saat kırk dakika falan geçince tekrar kokla hala etkiliyse onu düşün. uçup giderse hiç girişme bile.

2. beslenme tarzın da önemli. vücut kokun ona göre şekilleniyor çoğu zaman. mesela zaten çok baharatlı ürünler tüketen biri daha fresh soft şeyler kullanmalıdır derler.

le labo gaiac ve santal (kadinin icine dusuyordum)

eternity- temiz ve ferah bi kokusu var

Laura biogiotti. özgün olur hem.

edit: yazıldığını görünce şoka girdim.

belle d'opium muhteşem kokuyor ama biraz zaman geçtikten sonra.

sorun yok. anneme güveniyorum :)

hiçbirşey

unlulere guven olmaz cogu kaprisli ve gecimsiz olur. anneni uzer muzer mazallah hos olmaz

Çok iyi olurdu, süper derim ne diycem.

güzel hediye ama biraz riskli.

babam var bana söz düşmez

Yavv babayı unuttuk hakkaten. Benimki oyar valla :)

super olurdu bence. babama laf dusmez. hem menopoza da yeni girdi, bence hediyeyi hak ediyor. umarim benim cocuklairm da boyle dusunur :)

eskişehirdeysen bi oyuncun hazır :)

Valla ne diyeyim amatör oyunculardan çok sayıda iyi oyun izledim ama amatör yazardan görmedim hiç. Bence kendine danışabileceğin bi yazar bul birlikte yazın. Ayrıca biraz da kuram bilgisi lazım felan yani karışık bu işler :(. Hangi şehirdesin bu arada?

Edit. Ha bu arada soruda yazar olmadığına dair bir şey yokmuş. Eğer yazarsan dediklerim geçersiz kalıyor :)

"immersive theatre experience" arastir derim.

eknot: başı olduğum bir tiyatro topluluğu kurmak amacında değilim. başı olmayan deneysel bir tiyatro topluluğunun olmasını istiyorum.-hani ben içinde olmasam bile olur!- elimden geldiğim kadar destek olduğum hep beraber eğlendiğimiz ürettiğimiz rahatsız ettiğimiz.

@lcdy3 ankara hocam sene sonunda istanbul olur belki. olur da yollarımız keşisirse yapmak isterim bir şeyler :)
@haldamir teknik açıdan senaryo kuramı hakkında bilgiliyim. tiyatroda böyle büyük bir tecrübem yok. oyunculuk vs yaptım amatör düzeyde bi de ilgiliyim işte :) yazdığım uzun metrajlar filmler de var yapımcılar tarafından görüşmeye çağırıldığım falan :) burayı başarı açısından söylemiyorum yazımda başarı anlattıklarımıza bağlıdır, demek istediğim teknik açıdan amatör üstü profesyonel altıyım fakat amatör profesyonel her türlü yazarla böyle şeyler yapmayı çok isterim :)
@little miss rejectee üstünkörü bilgim var bu konuda. in-yer-face ile de fena ilgiliyimdir.

eyvallah :)

merdiven altı bir yerde yaptırmamak. profesyonel stüdyolarda hijyen sorun olmaz.

igneyi yaninda acmasina dikkat et, ac karnina gitme.

ilk önce stüdyo temiz olmalı, tozlu, boğucu havası olan, rutubetli bir yer olmamalı. sonra artist iğne + boyaları yanında açmalı, tüplere yanında boşaltmalı. Sterilizatör dedikleri UV ile sterilizasyon yapan aletlerden olmalı, fırın gibidir görüntüsü, aletlerini onun içinde dinlendirmeli mutlaka belli bir süre.

emo'da is arayanlari herkes görebiliyor, belkim mimarlar odasinda da vardir..

yok mimarlar illa ki üyelik istiyorlar

cuma gunu yakin arkadasim gad'dan ayrildi, delft'ten yuksek lisansi da var, odtu mezunu. simdi is ariyor, haberin olsun :)

Allah mutluluk versin demek geliyor.

Sapikca belki ama kiz egilmeden blow job yapabilir bu geliyor, cok pardon

herkesin mutlu olmaya hakki var.

Vay arkadaş bu kadar format dışı adam bile bir ilişki içerisinde dedim ilk görünce. Sonra da nickiolmayan arkadaşın dediği aklıma geldi ^_^

...... alksjdklasjdklasjd :D

edit: HAHAHAHHAHAHAH @ Idonthaveausername +1500000

cidden aklıma nasıl bi ilişki olcağı geldi. mutluluklar diliyorum

demek ki çiftler arası boy farkı çok mevzu değilmiş.

birazı erimiş mum.

fesat miyim acaba diye dusunuyodum demek ki common sense imis :)

bu konuyu konusmustuk rentts, aklima o geldi :))

chicago

los angeles
chicago
houston
philedelphia
san diego
seattle
dallas
washington

diğer büyük şehirleri de olabilir..

en.wikipedia.org

o dediklerin nyc'i isaret ediyor

San Francisco

* toplu tasima var, California'nin en iyisi diyebilirim.
* ABD'nin en iyi bir kac restorani SF Bay Area'dadir. Michelin yildizindan gecilmiyor.
* Muze/sergi
* Cok sayida konser salonu, SF Opera, SF Ballet (ayrica cok yakin San Jose'de Opera/Bale)
* Bilisim icin dunyadaki en uygun yer malum.
* Stanford, Berkeley basta olmak uzere 10'dan fazla univ.

:( bazen evet

olm paylaşmayın şöyle şeyler cidden üzücü

iyi tarafindan bakmak lazim. kadinin esi hala destekci, parasizlik cekmiyor. ya parasiz ve yalniz olsaydi? ki bizim gibi az gelismis yada hic gelismemis 3. dunya ulkelerinde cok daha vahim durumda hastalar var.

son ana kadar iyileşmeye başladığı fotografı görmeyi diledim. boğazım düğümlendi be..

erman, olay aslında bir yorumcunun yorumunda hemen altta saklı:

(bkz: life ain't no fairy tale)

hayatta saglik disinda hicbir seye uzulmemek lazim (kendime not)

bu devirde ya kanserden öleceğiz ya da trafik kazasına kurban gideceğiz. ben bir acımasızlık göremedim, sonuçta hepimiz bir şekilde öleceğiz.. ha belki bizim ölümümüz adım adım fotoğraflanmayacak o ayrı..

hiçbirimizin sonsuz zamanı yok ve bunu fark ettiğimizde ömrümüzün en az yarısını harcamış oluyoruz.

yalnızım ona sıkılıyorum ben.

ev arıyorum deli gibi.

hayatımın oyun olduğunu düşünme tribine girdim. tek tek bütün senaryoları kurdum. 8 farklı olay örgüsü var bunlardan hangisi doğru diye düşünüyorum ex kafası.

şu an ki en büyük derdim uyuşturucu bağımlısı olmaktan korkmak. korkuyorum çünkü aslında bağımlı olmak istiyorum. irademle savaşıyorum. dün bütün gee irademle savaştım. ama en son kendimi kaybettiğimde bana zorla içirdiler mi. etrafımda güvenicek kimse yokmuş derdim bu

öküz gibi hastayım, ateşim var ve yataktan zor kalkıyorum.

gelecegimle ilgili yanlis kararlar almaktan tirsiyorum.
senin derdin ne peki?

@ben de
biraz gelecek kaygısı, üniversiteden yeni mezun olmuş o boşluk hali, ne yapacağına karar verememe, biraz da yalnızlık işte.

sınavlar var, havalar soğuk, canım sıkkın.

kalibi bozuk urettigim pantolonlar...beni harcayacaklar matmazel. 11000x20

vizem degisiyor ulkeden ayrilmaya tirsiyorum, yeni eve tasinmam lazim 15 gune, ustunde calistigim projenin deadline'i yaklasiyor, idealim olan bir okula phdye girmeye calisiyorum. bir yandan da gocebeligimin ve de neden kimseyi asla reddedemedigimin derdindeyim. hep ben uzuluyorum sonunda.

zaman yetmiyo bana hacı

valla bütün sıkıntım parayla bitecek türden o açıdan şükür halime mutluyum yani :)

işsizim. askerlik yapmadığım için iş bulamıyorum. şubatta askere gidicem sanırım ama şubeye gitmeye bile korkuyorum. diğer türlü temmuz'a kadar tecilim var; bi an önce gitmezsem çok zaman kaybedicem temmuz'a kadar muhtemelen bi şey yapamayacağım için. askerlik yapmak da istemiyorum. işte bunlar hep stres, hep dert.

hayalimdeki gibi bir evim olacak mı?

Ailemin yasadigi ulkede kursum bitti, turkiyedeki universitemin sinavlari yaklasiyor; ben hic ders calismadim.Turkiye'ye donup calismaya baslamam gerekiyor ama annem babanin gelmesini bekle diyor.Neyini bekleyeceğimi de bilmiyorum.Bir an once turkiyeye gelmenin yolunu bulmam lazim.

Turkiyeye gelince evim yok, ev bulmam lazim.

Babamla yasamak zorunda olmak

sevgilim yok

sağlık+para+aile+fikirsel konular(azınlık olmak). yine de mutlu sayılırım.

sabit bir ruhsal veya fiziksel acı çekmiyorum. buna sahip olmak ve değerini bilmek bile huzurlu yapıyor beni. mutluluk ise anlık bir olaydır. mutluluğu yakalamaya çalışmak çok saçma. kedinin lazer ışığını yakalamaya çalışması gibi.

muhit

keşke okulu uzatmasaydım. şimdi biçok şeyi ertelemek zorunda kaldım.

turkiyedeki duzenimi birakip tamamen tanimadigim bir ulkeye phd yapmaya geldim 3 hafta once. duzenimi oturtma isleminin yaklasik %75'lik kismini hallettim.

ama bu 3 haftalik surecte burokratik islemler, dil bilmeden ev bulma cabalari, baskasina muhtac olmak, ilk ay icin turkiyeden getirdigim dovizin kira depozito okul harci falan derken kiti kitina yetecek gibi olmasi, maasimi 3 gun sonra alacak olmam ama 1 gun gecikmesi halinde 1 gun de olsa sifir parayla dolasiyor olacak olma dusuncesi :) gibi gibi :)

los angeles

new york city

toronto

nyc

toronto

izmir

diyarbakir.

nyc

nyc

aah ah ben de winston-salem ya da hickory diyebilirdim belki bu duyuruya cevap olarak. lanet olsun yoluma taş koyan büyük patron!!

strasbourg.

adelaide

N'Djamena

Isviçre-neuchatel.

Goteborg

kötü.

değişik, enteresan aslında.
işçiliği de hem çok, hem iyi.
ama yaptırılacak bir dövme değil sanki.

çok güzel ama değerini bilen az olur, çünkü kolda kıl varmış etkisi yapabilir kimi bünyelerde. ilk baktığımda çok beğendim de ikinci baktığımda bunu düşündüm, geniş çerçeveden bakmak gerek olaya sanırım.

biraz daha aşağıdan başlaması lazım, tam bilekten mesela

Fazla İddialı bence yaptirma

oldukca guzel, sadece bilege degrade oldugu yer killiymis gibi gorunuyor. daha guzel bitirilebilir sanki.

o kalınlıkta bilek ve önkol olmazsa kötü olur.

bence mükemmel ama bileğinin hakkını veren bir dövmeci bulman şart baya detaylı çünkü.

tanıdığım var yapabilecek,düşünürsen yeşili yak ermanen :)

çok beğendim <3

Berbat aq bu ne

vuuhuu çok karizmatik, beğendim

bence başarılı.çok kıl olmayan kolda güzel durur

orjinal güzellikte,
ama iddialı herkese yakışmaz.
Örnek ibrahim tatlıses koluna sahipsen yakışmaz.

ayakkabıyı çok beğendim ben

@Sskywalkeremre o ayakkabıyı epey bir aramıştım :)

gelinden daha göze çarpıcı olmayın.. çok sinir bozucu..

ayakkabı çok şık efsane, ayağınızda nasıl olur acaba..

elbiseyi de çok sevdim.. güzel olmuş bence..

bence çok dikkat çeker elbise. daha sönük olman lazım.

Ayaklarım taraksız ve ince, parmaklarım asla ayakkabılardan fırlamazlar. 37 numara. Bu tarz aykkabıları iyi taşıyorum.

siyah olduğu için abartı olmazsın şık olursun bi de güzel bir kolye bulursan şıkır şıkır gidersin işte ne giyceksinki başka :) (modadan çok anlamasamda düğünlerde gördüğüm cart renklerden gına geldi ondan keşke herkes sade şıklıkta olsa)

Bana fazla dikkat cekici gibi geldi ama tarz meselesi tabii.

Ben de öyle düşünüyorum ama diğer düğündeki gibi sönük kalmak da sıkıcı olmuştu o zaman. Laura Ashley yetmişler tarzı kalın kumaşlı ceket elbise bir takımım var, mini. O zaman onu giyeyim bari.

@little miss rejectee gerçi o elbisenin fiyongunu çıkardım, rengi de burda göründüğünden daha mat ama yine de kurtarmaz diyorsanız sizlere güveniyorum.

Allahtan ki dikiş biliyorum ve elbiselere para vermiyorum öyle. Elimdeki diğer diktiklerime de bir bakayım.

tafta ve mermaid kesim 90larda guzeldi bence. sanki daha iyi bir kumas bulup dikebilirsiniz gibi geldi.

@ok by elbiseyi ben diktim, aynını moda dergisinden bakıp diktip :) Dikiş konusunda gayet iyiymdir. Ayrıca tafta değil, saten kusurları meydana çıkarır yanlışın var. Ayakkabılara gelince dikkat edersen bunlar oldukça düşük kesim, yani neredeyse parmakların bittiği yerden kesilmiş model. Ha klasik sivri burun stilettolar evet herkeste var ama inan bundan görmen çok zor.

burayı kadınlar kulübüne çevirmişsiniz ama neyse, çorap kokmasından iyidir :p

soldaki basit, sağdaki sofistike, uuu...

ben bu gibi durumlarda hiç arkadaşlarla birlikte filan buluşmak istemem ve buluşmam da. bana göre mallık yapıyosun çünkü kız da öyle soğuk, alakasız davranmamış sana karşı. belki yabancı olduğu için çekiniyosun, kendine güvenemiyosun vs. bilemem. bak güzin abi sorusu da yanıtlamam kolay kolay eheh.

kızı kendi kafana gezip görme meraklısı birisi olarak kazımışsın. partide tanışmanızın bile etkisi var bu duruma. kız sıkılsın istemiyorsun. ya da baş başayken kızı sıkabilirim diye korkuyorsun, kendine güvenmiyorsun bu konuda. biraz fazla büyütmüşsün kızı gözünde gibi geldi.

@eyyor

kız öyle bir izlenim vermedi ya. şunlar da etkili olabilir:
- kız beni büyülemiyor, sadece biraz hoşlanıyorum
- arkadaşlarını sevmedim
- ekonomik seviyesi benden baya düşük (evet çok sığ bir gerekçe ama insan bir düşünüyor.. öyle pek etkili bir faktör denemez ama.. çalışıp ekmeğini çıkarıyor sonuçta, ailesi yurtdışında, onlar da yardım ediyordur. ama etkinliğine davet ettiğimde, parasal sıkıntısı olduğunu söyledi bana)

"cekinmiyorum" dedigin icin kizdan cok da hoslanmadigini dusunuyorum. zaten halloween cok sayida arkadasla guzel :)

o değil de, ben bu duyuruyu yazdıktan sonra kızı öğle yemeğine davet ettim. kabul etti. başbaşa görüşecez haftasonu :)